Balkan Ortak Pazar Projesi. AB’nin küçük fonlu büyük hayalleri
Ekonomi uzmanlarının pek çoğu Batı Balkanlar için Büyüme Planı planının faydalarından bahsetse de diğer bir uzman grubu fonların belirlenen hedefleri karşılamaya yeterli olmadığının altını çiziyor. Viyana Uluslararası Ekonomik Araştırmalar Enstitüsü’nden (WIIW) ekonomi uzmanı Branimir Jovanović, AB Büyüme Planı’nın bölge ülkelerinin şu anda aldığı Katılım Öncesi Yardım Fonları’nın (IPA) yaklaşık %20’sini temsil ettiğini ve bunun önemli bir artış teşkil etmediğinin altını çizdi. Açıklamalarına “AB tarafından belirlenen yeni fonlar, bölgedeki GSYİH’nın iki katına çıkarılması ve benzeri hedeflere kesinlikle ulaşılamayacak. Çünkü spesifik tedbirler çok zayıf. Planın mali bileşeninin toplam büyüklüğü 6 milyar avro. Şu anki IPA fonlarının toplam büyüklüğü ise 30 milyar euro. IPA fonları birkaç yıldır dağıtılıyor. Fakat şimdiye kadar önemli sonuç vermedi. Bundan beş kat daha küçük olan bu yeni fonun başarılı olması akla uygun değil” diye devam etti.
Karadağlı ekonomi analisti ve BiznisCG portalının sahibi olan Predrag Zečević de Jovanović ile aynı karamsarlığa sahip. Karadağ’ın Büyüme Planı’ndan yaklaşık 413 milyon avro alabileceği hakkında değerlendirmede bulunduğu bir yazısında söz konusu fonların önemli olduğunu ancak bölge ülkeleri ile AB arasındaki ekonomik açığı kapatmada yeterli olmadığına vurgu yaptıktan sonra “Karadağ’ın tek başına, çok ihtiyaç duyulan otoyollar, otobanlar ve demiryolu ağının inşası için 6-8 milyar avroya ihtiyacı var. Bu, kelimenin tam anlamıyla Karadağ’ın yıllık GSYİH’sına eşit” açıklamasında bulundu. Uzman isim ayrıca Büyüme Planının iyi bir fikir olduğunu ancak AB’nin, AB yapısal fonlarının kullanımına olanak sağlayarak bölge ülkelerine daha iyi hizmet vereceğini sözlerine ekledi.
AB kurumları, bölgedeki ülkelerin fonlara erişim için bir dizi kriteri karşılaması gerektiği konusunda ısrar ediyor. Bunlar arasında hukukun üstünlüğü ve demokrasinin yanı sıra siyasi kriterlere ilişkin reformlar da yer alıyor. Kosova ve Sırbistan açısından bu durum aynı zamanda ilişkilerin normalleşmesinde kaydedilen ilerlemeyle de ilgili bir parametre olarak göze çarpıyor.
AB dış politikasına uyum da fonların dağıtımında önemli bir rol oynayacak. Radio Free Europe’ta çıkan bir habere göre AB kurumları arasında bu konuyla ilgili görüş ayrılıkları mevcut. Avrupa Parlamentosu, Rusya’ya karşı yaptırımlar da dahil olmak üzere dış politika ile uyumun, fon dağıtımı için ön koşul olması gerektiğinde ısrar ederken, diğer kurumların tutumu galip geldi ve bölgedeki ülkelerin “dış politikaya uyum sağlamaları” yerine “dış politikaya uyum sağlamaları beklentisini” savundu. Ekonomist Jovanović ise bahis konusu fonların bölgedeki politikacıları gerekli reformları uygulamaya zorlamayacak derecede düşük olduğunun altını çizerek karamsarlığını devam ettiriyor. Jovanović konu hakkında “Yeni fonların detaylarına bakacak olursak 4 yıllık sürede sadece 2 milyar euro hibe veriliyor. Yani tüm bölge için yılda yalnızca 500 milyon euro, bu da bölgenin yıllık GSYİH’sının yaklaşık %0,3’üne tekabül ediyor. İstatistiksel hata düzeyindeki bu kadar küçük fonların politikacıları yıllardır uygulamak istemediği reformları uygulamaya zorlaması nasıl beklenebilir?” diyor.
Bazı ülkelere reform eksikliği nedeniyle fon verilmemesinin mümkün olup olmadığı sorusuna da değinin Jovanović “Teoride evet, ancak pratikte bazı ülkelerin daha az, bazılarının daha fazla alabileceğini ancak hiçbirinin sıfır olmayacağını” belirtiyor.
Uzman isim konu hakkında “Muhtemelen ülkeler mevcut fonların ancak yarısını alacaklar. Çünkü fonları almanın şartı, ülkelerin Avrupa Komisyonu ile müzakere edeceği reform gündemlerinin yerine getirilmesi olarak belirlenmiş durumda. Yani AB’nin ülkelere reform dayatması değil, her ülke AB ile yapılması gerekenleri müzakere edecek ve sonrasında bu gündemler, ülkelerin yerine getireceği ve dolayısıyla bir miktar fon alacağı, o kadar da sorunlu olmayan reformları içerecek” diyor.
Üsküp’teki Avrupa Politika Enstitüsü (EPI) araştırmacılarından Stefan Ristovski, reform eksikliğinin kesinlikle bölgedeki bazı ülkelerin Büyüme Planı’nın faydalarından yararlanamamasıyla sonuçlanacağını savunanlar arasında yer alıyor. Ristovski “Büyüme Planı teklifi iç plandaki ilerlemeye, yani hızlandırılmış reformlar için siyasi irade ve geniş toplumsal mutabakata, Ortak Bölgesel Pazar’daki gelişmeye ve Dünya Bankası ülkelerinin ek fonlar için hazmetme kapasitelerine endekslenmiş durumda. Reformların yapılmaması, kesinlikle bölgedeki bazı ülkelerin Büyüme Planı’nın sunduğu faydalardan yararlanamamasıyla sonuçlanacak. Bu, aynı zamanda, reformların etkili bir şekilde izlenme ve değerlendirilmesine hatta AB’nin yerleşik koşullu mekanizmayı tarafsız bir şekilde uygulama konusundaki kararlılığına da bağlı olacaktır” diyor.
Avrupa kurumları Batı Balkanlar Büyüme Planı’na ilişkin karar metnini tamamlarken, bölge ülkeleri de fon alabilmenin koşulu olacak reform gündemlerini hazırlamaya çalışıyor. Fakat bunlar arasında Karadağ diğerlerinden daha yavaş adımlar atarak plana dahil olmayacağı yönündeki kuşkuları arttırıyor.
Predrag Zečević, planın iddialı ve işlevsel olduğunu ancak bazı yönlerinin geliştirilebileceğini belirterek yaptığı açıklamasında “Karadağ hükümeti, küçük ve orta ölçekli işletmelerin geliştirilmesi için özel sektörü en az 100-150 milyon avroyla desteklemeli. Karadağ, dünyada kamu sektöründeki ortalama maaşların, özel sektördeki maaşlardan en az %30 daha yüksek olduğu tek ülke. Bu çok saçma. Çünkü bütçeyi dolduran ve ekonomiyi yönlendiren özel sektör. Kamu yönetimi o kadar çekici hale geldi ki bütçeyi dolduran ve ekonomiyi yönlendiren özel sektör oldu” ifadelerini kullandı.
Plan AB tek pazarına tam erişim sağlamıyor
Büyüme Planı, esasında bölge ülkelerinin artan büyüme oranlarına, AB’ye ekonomik yakınlaşmaya ve sosyal ilerlemeye ulaşabilmesi için ihtiyaç duyduğu dört temel üzerine oturuyor.
Birincil olarak mevcut Ortak Bölgesel Pazar (CRM) aracılığıyla bölge içindeki ekonomik entegrasyonu destekliyor ve esasında AB’nin tek pazar modelinden esinlenerek bölge için ortak pazar geliştirmeyi amaçlıyor. İkincisi entegrasyonu Avrupa Birliği (AB) düzeyine genişletmeyi ve bölgenin AB’nin tek pazarıyla ekonomik bağlarını güçlendirmeyi amaçlıyor. Üçüncüsü entegrasyon çabalarını kolaylaştırmak ve gerekli reformları teşvik etmek için bölgeye ek mali yardım sağlanmasına odaklanıyor. Dördüncüsü ise bölgenin AB standartlarını karşılaması için gereken temel reformların hızlandırılmasında motivasyon sağlanmasını amaçlanıyor.
Büyüme Planı’nın olumlu yönlerinden bahseden Branimir Jovanović planın, AB ortak pazarının, AB’ye katılmadan önce Batı Balkanlara açma niyetinin olumlu bir girişim olduğuna vurgu yapıyor. Beri yandan Jovanović, planda belirtilen spesifik önlemlerin yetersiz olduğunu, dolayısıyla Batı Balkanlar’ın AB pazarına tam erişim hakkını vermekten uzak olduğunu “Batı Balkanlar Ortak Bölgesel Pazarı, bölgedeki çözülmemiş siyasi sorunlar nedeniyle şu anda düzgün çalışmıyor. Yeni planın bu sorunların üstesinden gelmeye yönelik çözümler sunduğunu da iddia edemeyiz” sözleriyle ifade ediyor.
Stefan Ristvoski de ortak pazara “erken” entegrasyonun AB sınırlarını tamamen açmayacağını, bunun yerine Dünya Bankası ülkelerinin ilgili AB müktesebatını benimsemeleri halinde prosedürlerin basitleştirilmesini ve ticaret için daha düşük maliyetlerin sunulmasını sağlayacağını iddia ediyor. Ristovski ayrıca “Batı Balkan ekonomileri AB ortalamalarının önemli ölçüde gerisinde kalıyor. Bu nedenle finansmanın artması AB pazarına entegrasyon için motive edici olabilir” diyor.
Avrupa Parlamentosu ve AB Konseyi henüz nihai karar metni üzerinde anlaşmaya varamadı. Avrupa Parlamentosu’nun Nisan ayında dağılması nedeniyle kurumlar önemli bir zaman baskısı altında ve kararın kabulü için bu kurumun onayı gerekiyor. Gelecek hafta uzlaşmaya varılamaması halinde Büyüme Planı’nın kabulünün kış aylarına sarkması ön görülüyor.